Kayıp Hayat Kitabı Hikâyesi — Tareq Imam

Yazan Cuma Tanık
0 Yorum 160 Görüntüleme 5 Dakika Okuma Süresi

Bir gece köylüler tarihi eser ya da altın para aramak için tenha bir sokakta kazı yaparken yalnız başına, iki avucunun arasında açık bir kitap bulunan bir iskeletle karşılaştı.

Köylüler bu tuhaf sahne karşısında dehşete düştü. Şaşkınlıklarını arttıran asıl şey, merakla iskeletin elinden zorla aldıkları kitabın, üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen sapasağlam durmasıydı. Kitabın sayfaları birbirine sımsıkı yapışık, hiç dokunulmamış gibi tertemizdi. Okurunu öldüren zaman kendisini hiç mi hiç eskitmemişti.

Ahali iskeleti yeniden gömmeyi ve bölgeyi terk etmeyi düşündü. Ama içlerinden kitabın sayfalarını merakla çeviren sonra da ilk sayfa hariç, kitabın sayfalarının bomboş olduğunu fark eden biri köylüleri durdurdu. Kitabın ilk sayfasında el yazısıyla şu ifadeler yazılıydı:

“Beni bulup da buradan çıkarmayana lanet olsun.”

Adamlar yeniden durup düşündü: Bu ifadeleri yazan kişi, iskeletin kendisi olmalı. Boş sayfalar onun bu kitabı, başta zannettikleri gibi okuduğunu değil, yazıyor olduğunu gösteriyor.

Aralarındaki tecrübeli birkaç adam, eti erimiş ve kemikleri küllerin altından parlayan bu iskeletin elim bir kaza geçirmiş olduğunu bu yüzden bunca senedir burada gömülü olabileceğini tahmin etti. Kazıdıkları sokak kısa süre önce şehrin çirkin kadınlara bırakılması ve denizin tuhaf korsanlar tarafından işgal edilmesinden dolayı ortadan kaybolan “Kohl Dağına” yakın olduğu için köylüler iskeleti kitapla birlikte toprağa gömmenin en iyisi olacağını düşündü.

Aralarından bilge biri olaya müdahil oldu ve şöyle dedi: “Bu şahıs âşık ve mutlu ölmüş olmalı. Çünkü sağ parmaklarının uçları kalbine dokunur bir vaziyette. Elindeki kitapsa göğsüne yapışık, nefesine yakın bir pozisyonda, tıpkı bir cenin gibi.”Bilge, havada görünmez birtakım satırları okuyormuşçasına hikâyeyi sürdürdü: “Anlaşılan, ölümün onu gafil avladığı sırada sevgilisine upuzun bir mektup yazmaktaydı.” Bilge, kitabı yeniden inceledi ve arasından solmuş bir gül dalı çıkarmadan evvel lekeli parmaklarıyla sayfalarını çevirdi. O an, bir grup inkarcının karşısında zafer kazanmışçasına neşeyle bağırdı: Şuraya bakın! İşte en güzel anında kurumuş, kalbindeki kanın kanıtı.

Uzunca tartıştılar. En sonunda iskeleti çıkarıp en yakın duvara dayamaya sonra da kitabı ilk gördükleri andaki gibi avuçlarının arasına koymaya karar verdiler. Vasiyet açıktı. İskelete karşı tek görevleri dünyaya yeniden dönmek üzere onu yeryüzüne çıkarmalarıydı.

Ahali akşamleyin evlerine döndü. Ertesi sabah gördükleri kabusların etkisiyle sersemlemiş bir halde gerçek dünyaya uyandılar. Gerçek dünya acımasız lanetlerle şehirlerini cezalandırmaktan geri durmamıştı. Merakla önceki gün iskeleti bıraktıkları yere geri döndüler. Oraya vardıklarında iskeletin bacaklarının yeniden ete büründüğünü ve kan pompaladığını gördüklerinde dehşete düştüler. Gün geçtikçe cansız beden umutsuzca terk ettiği hayata geri dönüyordu.

İskelet tek başına bir kumaş parçasıyla çıplaklığını örtebiliyordu. Eskiden olduğu gibi bir insana dönüşmesi için ihtiyacı olan tek şey yüzüydü. Bu türden bir mucize şehrin en hayalperestlerinin hayal gücünün ötesinde olsa da bu duruma alışmaları hiç de uzun sürmedi. Hadise uzun süredir gerçeğin loş ışığı altında yaşayan şehirde en heyecan verici olay olarak kayıtlara geçti. Günden güne hayata dönen iskelet, düşmanın toprağında durmadan büyüyen bir çiçek gibi bütün şehrin bir şovu haline gelmişti. Köylülerin sabahları işe gitmeden evvel yaptıkları ilk şey gece boyunca iskelette meydana gelen değişiklikleri görmek için bulunduğu yeri ziyaret etmekti.

Günün birinde iskeletin yüzü geri gelmiş ve kafasında uzun siyah saçlar bitmişti, üstelik üzerinde nerden ve kimden geldiği bilinmeyen bol bir gömlek vardı. Köylüler bu manzara karşısında adeta dehşete düştüler. Köylüler, bunca zamandır zannettikleri gibi iskeletin bir erkeğe değil de güzel bir kadına ait olduğunu fark ettiler. Yüz hatları açıkça kadın yüzünü andırıyordu. Ama yüz ifadeleri yok olmuş ve yerini hayata ölümün gözüyle bakan çirkin bir yüz almıştı.

Hepsi de kadını arzuladı. Kendi aralarında konuşmasalar da herkes kabuslarının sert yatağı üzerinde kadını parçalara ayırmak istediklerini biliyordu. Ama kadın herhangi bir zarara karşı korunaklı olduğunun farkındaymışçasına kitabını aldı ve yazmaya başladı. Her yeni karaladığı sayfayla birlikte şehrin kadınlarından biri ansızın bir iskelete dönüşüveriyordu. Erkekler her sabah uyandıklarında yataklarında eşlerine ait, odalarındaysa kızlarına ait iskeletlerle karşılaşıyordu. Kadını öldürmeyi düşündüler ama bunu yapmaya cesaret edemediler. Kadına duydukları arzu onu öldürmelerine mâni oluyordu.

Günler sonra köyün bütün kadınları birer iskelete dönüştü, öyle ki artık mezarlıklar dar gelmeye başladı. Hayata yeniden dönen genç kadın yalnızca erkeklerin olduğu şehirde tek kadın olmuştu. Tüm bu olanlardan sonra kadın ilk defa gülümsedi ve ona göre hayalleri olmayan binlerce erkek için mümkün tek sevgiliydi artık. Ölümden dönen genç kadın, ilansız herkesin karısı, neredeyse kendisiyle aynı özelliklerde doğan yeni kuşağın annesi olmuştu. Herkes yeniden kardeş olmuştu. Ancak daha sonra kadının yüzü bir gül gibi soldu ve yüzünde büyük bir göz beliriverdi.

Arapçadan çeviren Cuma Tanık


Tarık İmam, 1977’de Mısır’da doğdu. İskenderiye Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Erken yaşlarda yazmaya başladı ve on yedi yaşındayken ilk kitabını yayımladı. Bu kitabını roman, öykü ve çocuk edebiyatı dallarında başka kitaplar izledi.

Yayımlanmış romanları: Dişi Kedinin Kanunu (2003), Sessizce Öldürmek (2007), Gizlice Mektup Yazan Dul Kadın (2009), Konstantinos Kavafis’in İkinci Hayatı (2012), Babamın Mezarı (2013).

Diğer eserleri: Havanın Bozmadığı Yeni Kuşlar (Öykü, 1995), Başka Bir Sokak (Öykü, 1997), Beş Deniz Kralı (Çocuk Hikâyeleri, 2000), Öleceği Şehri Düşünen Yaşlı Adam (Öykü, 2010).

Yazar “Bir Göz” öyküsüyle 2013’te İspanya Kelime Müzesi Ödülü’ne (Câizet muthaf el-kelime el-Esbâniyye) lâyık görüldü.

Bir Cevap Yazın

Bu web sitesi, deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bunu kabul ettiğinizi varsayacağız, ancak isterseniz devre dışı bırakabilirsiniz. Kabul et Daha fazla bilgi

-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00
%d blogcu bunu beğendi: