Eski Bir Duvar
Adım Halim.
Bana yaklaştı ve, hadi gidelim, dedi. Ben de hiçbir açıklama beklemeden, gidelim, dedim.
Yürüdük. Duvar resmi için gerekli tüm malzemeleri almıştı yanına. Tarîku’l-vâd’te* hoş bir rutubet kokusu yayan eski bir duvarın dibinde durduk. Duvarı renk ve resimlerle süslüyoruz, dedi. Ama ben resimde iyi değilim ki. Önemli değil, sen istediğini çiz, ben gerekli düzeltmeleri yaparım, dedi. Kendimizi resme kaptırdık, gelip geçenler hayranlıkla bizi izliyordu.
Ara sıra biraz dinleniyor ve ona günden güne artan bir sevgiyle bakıyordum. Resmi ancak akşam vakti bitirebildik.
Ele ele bitirmiştik ve ellerimiz renklerden bir ormanı andırıyordu.
حائط قديم
اِسمي حليم.
اِقتَربَتْ مِنّي وقالتْ: هَيّا بِنا. قلتُ دونَ أن أستَفسِر منها عن أيّ شَيء: هَيّا بِنا.
مَشَينا، وكانت تحمِل كلّ ما يَلزَم للرَّسم على الحيطان. توقَّفنا قُرْبَ حائطٍ قديمٍ في طَريق الوَاد تَنبَعِث مِنه رائِحة رُطوبَة مُحبَّبة. قالت: نُزيّن الحائطَ بألوان ورُسوم. لَكنَّني لا أُجيدُ الرَّسم. قالت: لا يُهمّ، ارسُمْ أيَّ شيءٍ وَأنا أعَدِّل ما تَرسُمه على النَّحو المطلوب. انهَمكنا في الرَّسم، وكان المارَّة يَرمُقوننا بإعجاب.
وكنت بَينَ الفَينَة والأُخرى أرتاح قَليلا وأرنو إليها بألفَةٍ تَتزايَد يَومًا بَعد يومٍ. ولم نَتَوقَّف عن الرَّسم إلّا عِند الغُروب.
مَضينا معًا يدًا بيدٍ، وكانت أيدينا غابَة من ألوان.
*Kudüs’te tarihi çarşıların bulunduğu yer. (ç.n.)
Kaynak: Cuma Tanık, Modern Arap Edebiyatından Çok Kısa Öyküler (İstanbul: Muarrib), s. 144-145.