322
Helâl kazançtan başka bir şey dileme! Ve içi boş bir davul olma.
Goethe (Faust)
Bir sabah uyandığımda kendimi bir davula dönüşmüş olarak buldum. Bir kayışı, birbirine benzer iki yüzü olan ve her münasebette tınlayan ve çınlayan bir sese sahip tamamen içi boş bir davul. Karım ilk başta şaşırdı sonra da kafası karışmış bir tavırla:
– Nasıl yemek yiyebilirsin ki bu halde?, diye sordu.
Ben de:
– Bundan sonra yemeğe ihtiyacım olmayacak. En azından bundan böyle bir oburdan kurtulmuş oldunuz.
Kadın araya girerek:
– Yemeden içmeden nasıl yaşayacaksın ki?
Cevap vermeden önce biraz düşündüm.
– Gürültüyle yaşarım. Siz de acılarım ve dövünmelerimle dans edersiniz.
Sonra:
– Nasıl yürüyeceksin?, dedi.
Ben de:
– Hafif kiloluyum, beni kolayca taşıyabilirsiniz, dedim.
Böylece yaşamlarını içi boş bir davula göre ayarlamaları icap etti. Karım beni odanın köşesine dayadı sonra da ev işlerine geri döndü. Çocuklardan biri ağladığında karnıma ya da sırtıma vurarak çocuğu susturmaya çalışır çocuk da ağlamayı keserdi. Böylelikle bu bir alışkanlığa dönüşmüş, çocuklar için bir oyuncak olmuştum. Sonra daha farklı yerlerde, kına geceleri ve düğünlerde kullanıldım. Gençler beni yanlarında taşıyor, dans ederek süratli arabaların üzerine atlıyorlardı. Histerik dansları esnasında bana şiddet ve şevkle vuruyorlardı. Ama daha çok kadın partilerinde, genç kızların beni baldırlarına koyup abartılı bir şefkatle bana vurup, çılgınca şarkılar söyleyip; özlem, aşk ve ölümden bahseden uzun havalar söylediklerinde eğleniyordum. Bir akşam karım çocuklar için yiyecek bir şey bulamayınca bağırdı:
– Erzak tükendi.
İşsiz bir davul olduğumdan karım beni halk müziği merkezlerine kiralık olarak vermeyi düşündü. Böylece gezici bir müzik grubuyla düğünlerde ve dînî mevlitlerde çalışmaya başladım. Ne var ki yaptığı işte samimi olmayan sarhoş bir davulcunun eline düştüm, ben de huysuzluk olsun diye akortlarımı değiştirdim. Hatta istediği ses ve ritimleri çıkarmamaya karar verdim. Bir keresinde şehrin tüccarlarından birinin düğününde beni çalıyor, çalarken de daha fazla bahşiş alması için tüm sanatını ortaya koymaya çabalıyordu. Ama bana biraz özen ve şefkat göstereceği yerde çılgınca vurmaya başladı. Çelik değildim. Aksine içi boş bir davuldum ve böyle olunca yüzümde kocaman bir delik açıldı. Davulcu bunu fark edince beni ayağıyla tekmeledi. Dans edenlerin ayakları arasında yuvarlanırken onlar da beni tekmeleyip danslarına devam ediyorlardı. Ertesi gün şiddetli bir savaştan çıkmış bir gazi gibi beni aileme geri verdiler. Özürlü, parazitli ve paramparça bir davula dönüşmüştüm. Sanki bütün sırlarım ve çocukluk hatıralarım deliklerimden düşüyor gibiydi. Evde karımın yanında daha önce hiç görmediğim bir adam gördüm. Karım beni görünce kirpi gibi gerildi ve bana bağırdı:
– Kim yaptı bunu sana?
Bense öfkelenmiştim ve cevap vermedim ona. Sonra devam etti:
– Dilini mi yuttun seni delik davul?
Yabancı adam daha fazla dayanamayıp hızlıca ayağa kalktı ve ölü bir sıçanmışım gibi beni alıp çöplüğe attı. Enkaz altından küçük oğlumu çağırdım ve ondan beni son günlerimi yanında geçireceğim çocukluk arkadaşıma götürmesini istedim. O vakit oğlum sadakatini gösterdi ve beni amansız dönüşümüm boyunca görmediğim arkadaşıma götürdü. Beni karanlık bir odaya koydular ve arkadaşımın da orada uyuduğunu söylediler. Odada bir şey görmeyince:
– Arkadaşım nerede?, diye sordum.
Acı bir alayla cevap verdiler:
– Seni kör davul! İşte, karşında.
Ne var ki daha çok yaklaştığımda paslı bir borazandan başka bir şey görmedim!
Hamîd el-Muhtar(حميد المختار)
Irakta çok kısa öykünün öncülerinden sayılan Hamîd el-Muhtar’ın yayımlanmış birçok öykü koleksiyonu bulunmaktadır.
Türkçesi Cuma Tanık
Kaynak: Modern Arap Edebiyatından Çok Kısa Öyküler (Arapça – Türkçe), 2.Baskı, Muarrib, 2019